Dorlar, işgal ettikleri Mora bölgesindeki Mykene uygarlığını yıktıktan sonra yerleşik hayata geçerek sosyal tabakalaşmaya uğramışlardır. Bu yeni toplumsal düzende üç ayrı sınıf göze çarpmaktadır.
Bu üçlü tabakalanmada Spartanlar ve Periokoslar özgür kesimi oluştururken, Helotlar ise toprağa bağlı yarı-serf konumunda idiler. Yine özgür kesimlerin içinde sadece Spartalı’lar siyasal iktidarı ellerinde tutabiliyorlardı. Periokosların yönetime katılması sadece yerel düzeydeki bir özerklik olarak sınırlı bir katılım arz etmekteydi.
Sparta’nın sosyal yapısının bu üçlü tabakalaşmasının yanı sıra siyasal yapısına baktığımızda da üçlü bir yapılanma görürüz. Bunlar: iki başlı krallık (diarşi), Gerusia (İhtiyarlar Meclisi) ve Apella (Halk Meclisi) dir. İlk zamanlar Sparta devletinin başında Agiadlar hanedanından bir kral bulunmaktaydı. Ancak daha sonra tarihi nedenleri tam olarak bilinmeyen bir şekilde Evripontidler ailesinden ikinci bir kral birinci kralın iktidarına ortak olmuştur. Bu iki kralın da yetkileri aynı idi. Sparta’nın ilk zamanlarında savaşta Başkomutan, barışta rahip ve yargıç olan bu krallar ilerleyen dönemde asaletlerini korumakla beraber basit bir devlet memuru konumuna kadar inmişlerdir
Peleponnes’de yapılan fetihlerin ardından zenginleşen Sparta toplumunda bu gelişmenin bir sonucu olarak bir aristokratlar sınıfı da ortaya çıkmıştı. Yeni doğan bu sınıfla krallar arasındaki iktidar mücadelesinin neticesinde krallar aristokratların gücünü tanımış ve kendileri dahil 30 üyeden oluşan Gerusia adı verilen aristokratik bir Senato’nun kuruluşunu kabul etmişlerdi
Son olarak tarihsel gelişim süreci içerisinde halkın bu iki kuruma karşı mücadelesinin ürünü olarak ortaya çıktığı anlaşılan, atlı ve yaya Sparta erlerinden oluşan ve asıl hükümranlığı elinde tutan Apella (Halk Meclisi)’yı görmekteyiz. Apella, Gerusia ve “Eforus” adını taşıyan devlet denetçilerini seçer, barış ve ittifak gibi önemli sorunlara dair kararlar alır ve kanunlar çıkartırdı. Bu kanunların çıkartılması sürecinde eforuslar kanun taslaklarını hazırlar, bu taslaklar Gerusia’da görüşülür ve son olarak Apella’nın onayına sunulurdu.
Sosyal tabakalaşma ve buna bağlı olarak siyasal kurumlaşmasını özetlediğimiz Sparta’nın sosyal yaşantısına da kısaca değinelim. Sparta’da yoğun bir polis’e bağlılık söz konusu idi. Kişilerin varoluş nedeni adeta polis’in devamlılığını sağlamaktı. Eğer bir çocuk zayıf ya da kusurlu doğarsa, ileride polise faydalı bir vatandaş olamayacağı düşüncesiyle ücra bir köşede ölüme terk edilirdi. Sağlıklı erkek çocukları ise daha 7 yaşında iken “sürü” adı verilen, genç Spartanların liderlik ettiği topluluklara verilirlerdi. Bu sürülerde çocuklar dağ-tepe gezdirilir, idman yaptırılır, kendi yaptıkları sade yemeklerle karınlarını doyururlardı. Bu yaşama biçimleriyle Spartalılar çocuklarının gözü pek savaşçılar olarak yetiştiklerine inanırlardı. Bu çileli eğitimden geçen her çocuk 20 yaşına geldiğinde orduya katılmaya hak kazanırdı. Orduda yer alan erler ev-bark sahibi olabilirlerdi ancak onlar evlerine nadiren giderlerdi. Bunun yerine asker arkadaşlarıyla kışlalarda kalıp yaptıkları sade yemekleri yiyip yavan bir hayat sürdürürlerdi. Sparta’da temel amaç hayatta kalmak ve polisin devamlılığını sağlamak olduğu için her türlü lüksten kaçınılır; sanat, felsefe ve müzik hor görülürdü. Ticaret ve zenginliğin toplumun içinde ayrılık ve tembellik yarattığı düşünülür ve bu işler aşağılanırdı. Bu nedenle, ticareti ve onun yozlaştırıcı etkilerini ortadan kaldırmak için efsanevi Spartalı kanun koyucu Lykurgus’un tedavülden değerli altın parayı kaldırıp bunun yerine değersiz demir çubukları ikame ettiği ileri sürülmektedir. Bu çerçevede Sparta ticaretinin güdük kaldığı, savaşçı ve aynı zamanda yönetici olan Spartanların temel ihtiyaçlarının helot denen yarı-serflerin yaptığı zirai üretimle karşılandığı bir tarım toplumu niteliğindeydi.
Sparta İ.Ö. beşinci yüzyılda Atina’nın başını çektiği Attik-Delos deniz birliğine karşı yaptığı Peloponnes savaşlarından zaferle ayrılmıştır. Fasılalarla 25 yıl kadar süren bu savaşlarda Sparta çok kan kaybetmiştir. Zaten sınırlı sayıda olan Spartanlar bu savaşlarda kırılmış, talandan elde edilen altın ve gümüş de belli kişilerin ellerinde toplanmıştır. İ.Ö. 371’de Thebai ile tutuştuğu Lektura savaşını kaybeden Sparta’nın çöküş süreci hızlanmıştır. İ.Ö. 192’den sonra kesin olarak Makedonya hâkimiyetine giren Sparta’nın, İ.Ö. 146’da da Roma’nın egemenliğine girince, siyasal hayatı sona ermiştir.